Bu makale, DOK Mimarlık Dergisi’nin bu sayısında yer alan makalenin bağımsız versiyonudur. Derginin tamamına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
Zamanlama acımasızdır.
Ama anlamı gürültüden ayıran da budur.
Jorge Luis Borges’in Babel Kütüphanesi adlı eserinde, her biri rastgele karakter dizilerinden oluşan kitaplardan oluşan bir evren vardır.

Çoğu anlamsız kelimelerden oluşur. Bazıları yarım yamalak gerçekleri içerir.
Ancak bu kaosun içinde her şey gizlidir:
doğumunuz, ölümünüz, bu cümle, şu anda yaşadığınız an.
Kütüphane sihirli olduğu için değil.
Çünkü rastgelelik sonsuza uzadığında,her olasılık var olmak zorundadır.
Bu kütüphane geleceği barındırır.
Yine de, raflardan herhangi bir kitap çekerseniz,
muhtemelen… hiçbir şey bulamazsınız.
Sırasız, anlamsız bir harf denizi.
Gürültü.
Daha sonra, bu kurgu gerçek oldu.
Babil Kütüphanesi artık çevrimiçi bir varlık.
Görüntü versiyonu da öyle: var olabilecek her 300×300 piksel resim.
Ses versiyonu da: var olabilecek her ses kombinasyonunu içeren 15 saniyelik ses klipleri.
Duyulacak her ses?
Zaten orada.
Ama bir statik kütle içinde gömülü.
Çünkü olasılık tek başına sanat yaratmaz.
Bağlam yaratır.
Zaman yaratır.
Gören yaratır.
Bu, sürekli unuttuğumuz sessiz bir gerçektir:
Sanat, sadece yaratımla ortaya çıkmaz. Dünya onu duymaya hazır olduğunda ortaya çıkar.
Boş bir duvar, sadece boş bir duvardır.
Ta ki doğru kişi önünden geçip bir tuval görene kadar.
Ta ki doğru zaman gelip birdenbire bir fısıltı kehanete dönüşene kadar.
Bir şeyi kusursuz olduğu için “sanat” olarak adlandırmayız.
Sorduğumuzu bilmediğimiz bir soruyu yanıtladığında ona sanat deriz.
O anın acısını veya umudunu yansıttığında.
Bizi durdurduğunda.
Ve “daha yakından bak” dediğinde.

Çığlık Edvard Munch 1893
Bazen bu bir tablo anlamına gelir.
Bazen bir bina anlamına gelir.
Bazen sessiz bir odada çığlık anlamına gelir.
Peki bu, sanatçıların her zaman herkes adına konuşmayı hedeflemesi gerektiği anlamına mı geliyor?
Hayır.
Sanat kimseye evrensellik borçlu değildir.
Dürüstlük borçludur.
Ve zamanlama uygunsa, başka biri kendini sizin eserinizde bulacak ve kendinden bir parça görecektir.
Hangi satırın önemli olacağını bilemezsiniz.
Hangi fırça darbesinin akılda kalacağını bilemezsiniz.
Hangi tasarımın sizden daha uzun ömürlü olacağını bilemezsiniz.
Mona Lisa bile, dünya ona o gülümsemeyi verene kadar sadece bir portreydi.
Dök Mimarlık sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.




