Aspendos Antik Tiyatrosu -İkiz Akustik
Aspendos şehri ve tiyatrosu Antalya‘nın Serik ilçesinde bulunmaktadır. Antik tiyatrosuyla meşhur bir antik kent olan Aspendos’un tarihi tiyatronun varlığından çok daha eskilere Milattan Önce 10.yüzyıla dayanmaktadır. Tiyatronun ortaya çıkışında ise iki kardeşin sevdikleri kadın uğruna savaşlarının sanatsal ve tarihsel mücadelesi bulunmaktadır. Sizler için inceledik. Aspendos Antik Tiyatrosu Tarihi Milattan Önce Milattan Önce 10. yüzyılda Akalar tarafından kurulan Aspendos, tarihin derinliklerindeki önemli antik kentlerden biridir. Bu antik dönemde zenginlik ve kültürel gelişim bakımından parıldayan bir kent olarak öne çıkmıştır. Şehrin en etkileyici yapılardan biri, Milattan Sonra 2. yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilen büyüleyici amfi tiyatrosudur. Bu muhteşem tiyatro, zaman içinde farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan bir miras olarak kent peyzajını süslemiştir. Aspendos’un kendine has özellikleri, kentin iki ayrı tepe üzerine kurulmuş olmasıyla belirginleşir. Bu benzersiz yapı, kentin tarihi ve coğrafi dokusunu yansıtırken, geçmişin izlerini günümüze taşıyan bir anıt niteliği taşır. Bölgeye yönelik M.Ö. 1200 sonrası gerçekleşen Yunan göçleri, kentin kültürel mozaik yapısını zenginleştirmiş; ancak…
Notre Dame du Haut Ronchamp -Modernist Başyapıt
Le Corbusier’in çağını aşan şaheseri, Notre Dame du Haut Ronchamp kilisesi, modernizmin zirvesinde bir başyapıt. Mimari dönüşümü ve atmosferiyle çağına ışık tutmaktadır. Gelin bu muhteşem mimariyi hep beraber inceleyelim… Notre Dame du Haut Ronchamp Tarihi 1950 yılında Le Corbusier, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük hasar gören Notre Dame du Haut Ronchamp kilisesini yeniden tasarlamak için görevlendirildi. Bu görev, Fransa’nın Bourlémont tepesinde yer alan dışavurumcu mimarinin ilk örneklerinden olan Notre Dame kilisesinin restore edilmesini içeriyordu. Notre Dame du Haut, Fransız şapeli yönetimi tarafından bu görev için seçildi ve Le Corbusier, kilisenin yeniden tasarımıyla ilgili vizyonunu gerçekleştirmek için büyük bir fırsat yakaladı. Le Corbusier, bu proje için kendi modernist yaklaşımını kullanarak kilisenin tasarımını tamamen değiştirdi. Yeni tasarım, geleneksel kilise mimarisinden farklı bir şekilde dışavurumcu bir tarza sahipti. Le Corbusier, kiliseyi yerleşim yerine entegre ederek doğal çevreye uyum sağlamasını sağladı. Yeniden tasarlanan Notre Dame du Haut, 1955 yılında tamamlandı ve o zamandan beri mimari…
Condé Nast Cafeteria -Ateş Mavisi
Frank Gehry tarafından tasarlanan, 1996-2000 yılları arasında New York‘ta yapılan Condé Nast Cafeteria ismini bulunduğu Condé Nast Genel Merkezi binasından almıştır. Conde Nast şirketi Vogue, The New Yorker, Vanity Fair, Architectural Digest gibi dergilerin basımını yapmaktadır. 264 metre ve 48 katlı olan bina da en popüler borsalardan biri olan NASDAQ da yer almaktadır. 260 kişilik kafe binanın 4. katında yer almakta ve ana salonun yanında özel 4 bölümü de içinde barındırmaktadır. Masa ve sandalyelerin bulunduğu ana merkezde kavisli cam paneller yer almaktadır. Condé Nast Cafeteria Tasarımı Ana salondaki masalarda mekânı çevreleyen cam paneller ve karakteristik mavi titanyum bulunmaktadır. Çevre duvarların akustik ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde ses yutması sağlanmıştır. Özel bölümdeki dört masadan üçü hareketli aksamla beraber, özel durumlarda mekânın esnekliğini arttırmak için tasarlanmıştır. Üst görünümü labirenti andıran yapı kendi içinde genelden özele bölümlere ayrılıyor. STUDIOS Architecture tarafından 2015’te restore edilerek modernize görünüm ve daha ferah bir ortam yaratılmıştır. Condé Nast Cafeteria Hakkında Düşüncelerim Karakteristik mavi titanyumun ses…
Radio City Müzik Salonu -Çağdışı Deko
Manhattan‘da 1932 yılında kapılarını açan Radio City Müzik Salonu, açıldığı zamanda boş haliyle bile olağanüstü güzellik barındırdığı söylenen, Rockefeller Merkezi‘nin bir parçası ve 80 yıldan fazla süre boyunca dünyanın en geniş iç alanına sahip tiyatrosu konumunu koruyan bir şaheserdir. Art Deko tasarımı iç mekanları ve makine vari sahnesi ile modern eğlence merkezi anlayışına yeni bir boyut getiren Radio City sahnesinin etkileri hala daha benzer mekanlarda görülmekte ve hissedilmektedir. Peki böyle devrimsel bir yapının geçmişi nereye dayanmakta? Yapının tarihi 1928 yılına John D. Rockefeller Jr.‘in Metropolitan Opera‘sına yeni bir opera binası inşa etmek istemesine dayanıyor. 1920’lerde ki ekonomik krizin etkisi ile kendini bu konuda görevli hisseden Rockefeller ekim ayında Midtown Manhattan’dan bir parsel kiralamak için Columbia Üniversitesi ile anlaşma yapar fakat Opera Komitesindeki anlaşmazlıklar ve borsanın 1929’da çökmesi nedenleriyle proje rafa kaldırılıyor. Bu uzun vadeli kiralama Rockefeller’i yıllık 3.3 milyon dolar zarara uğratmıştır. Rockefeller ise bu zararı reddetmiş ve bu alanı 30’ların başındaki iş dünyasının şatafatını aktarması…